RESİM KAVRAMLARI: ACTİON PAİNTİNG (İng.:Eylem Resmi) Boyaların her hangi bir eskiz yapmadan (genellikle yere yatırılmış) tuvallerin üstüne sürülmesi,akıtılması veya damlatılmasıyla yaratılan resim.Resmin yapısı,içgüdüsel olarak geliştirilen üsluptan ve malzemenin (örn.boyanın) kendi davranış tarzından doğar. AÇIK HAVA RESSAMLIĞI: Stüdyo ressamlığına karşı açık havada yapılan resimler.İlk kez Barbizon Okulu ressamlarınca, daha sonra da izlenimciler tarafından uygulandı. AHŞAP BASKI: Bir baskı çeşidi;basılacak olan resim ahşap levhada kazılır.20.yüzyılın başlarında,Dışavurumcular kullanırdı. ALEGORİ: Özgürlük adalet gibi soyut bir kavramın somut bir motifle,genellikle bir insan figürüyle ifade edilmesi (örn.Delacroix,Halka Önderlik Eden Özgürlük) ALL OVER PAİNTİNG (İng.:Her şeyi örten resim tarzı): Resimsel yüzeyin,herhangi bir ağırlık merkezi saptanmadan her tarafının boyayla ve biçimlerle gelişigüzel doldurulması.Kavram özellikle J.Pollock'un resimleri için kullanılır. ALLA PRİMA (İtl.:İkl önce): Resmin,kompozisyonunu oluşturacak herhangi bir eskiz yapılmadan tek seferde yapılıp bitirilmesi.Prima Resmin altın çağı,İzlenimciler devrinde yaşandı. ALTIN ORAN: Boyutlarının uzunluğunun birbirine 1:1,4 oranını tutturduğu resim. Bu oran ilişkisi çok uyumlu sayılmaktadır. Antik Çağ'da da bilinen Altın Oran Rönesans'ta yeniden keşfedildi. AMBLEM: Altında kısa bir açıklamayla veya imzayla belli bir içeriğin genelgeçer simgesi haline getirilen motif. Örneğin Barok sanatta çokça kullanılan amblemlerin (simgelerin) şifrelerini çözmek için kalın kitaplar yazılmıştı. ANLAM PERSPEKTİFİ: Bu perspektif anlayışında figürlerin boyutu, mekan içindeki konumlarına göre değil, içerikte oynadıkları role bağlı olarak değişir. Örneğin, azizler büyük, dünyevi şahsiyetler küçük gösterilir. Rönesans'ta görme biçimimize daha uygun olan merkezi perspektifin gelişimiyle vazgeçilmiştir. ANTİK ÇAĞ: Yunan ve Roma Eskiçağı'na verilen isim. MÖ 2. bin yılda başlar ve MS 5. yüzyılda sona erer. Özellikle Rönesans ve Neo-Klasisizm dönemlerinde sanatçılar tarafından önemsenmiştir. ANTİ-SANAT: Geleneksel resim akımlarına karşı isyan eden, "sanat-dışı" ifade biçimlerini yeğleyen üsluplar. Anti-sanatın kökeni Dadaizm'dedir. 1960'larda Neo-Dadacıların Happening ve Fluxus hareketleriyle sürdürülmüştür. ARKADYA: Grek Antik Çağı'nın bozulmamışlığı ve güzelliğiyle sanatta ve edebiyatta fazilet, keyif ve mutluluk simgesi haline gelen efsanevi doğa parçası. Yeniçağ'da aşk şiirleriyle ve pastoral şiirle ilişkisi kurulmuştur, insanın doğayla uyum içinde yaşadığı ideal klasik dönemi simgeler. ART NOUVEAU (Fr.: Yeni sanat): 1900'lardaki bir sanat akımına verilen ad. Çizgisel ve süslemeci bir üslup benimsemişti. ASAL (Temel) RENK: Kırmızı, sarı ve mavi asal renklerdir; bütün diğer renkler bunların karışmasıyla elde edilir. Yalnız kendileri hiçbir karışımın ürünü değildir. ASAMBLAJ (Fr.: Biraraya getirme): Gündelik nesneleri çoğunlukla hiç değiştirmeden kompozisyonun bir parçası haline getiren ve genelde rölyefe özenen resimlere verilen isim. ilk asamblajları Kurt Schvvitters 20. yüzyılın ikinci yarısında yapmıştır. ASİDE YATIRMA (Etching); Daha yumuşak malzemeler kullanıldığı için, bakır gravürden daha kolay sonuç alınan bir tifdruk baskı tekniği. ATÖLYE RESSAMLIĞI: Açık hava ressamlığının tersine, resmin doğanın içinde değil, eskiz veya desen temelinde atölyede yapılması. Kavram 19. yüzyılda açık havada yapılan resimlere karşı kullanılmaya başlandı. Önceleri resimler her zaman atölyede yapıldığından bu isimlendirmeye gerek duyulmuyordu. ATRİBUT (Lat.: Yanına verilmiş): Bir figürü karakterize eden, alamet-i farikası bir nesne ya da davranış biçimi. Örneğin, Maria Magdalena hep uzun saçlı ve yanında merhem kasesiyle betimlenir. AVANGART (Fr.: Öncü güç): Zamanının ilerisinde olan, varolanı aşan ve yeni eğilimlere işaret eden sanatçı grupları ya da sanat anlayışları için kullanılan deyim. BAKIR GRAVÜR: En eski tifdruk tekniği. Resim bakır bir levhaya işlenir, oyuklara boya zerk edilir ve mekanik baskı yöntemiyle kağıda aktarılır. BARAİZON OKULU: 1840'tan itibaren "açık havada" resim yapmaya başlayan ve bu tarzın kurucusu sayılan Fransız sanatçı grubu. BAROK (Port.: barocco, 'düzensiz'): Avrupa sanatında 1600 ila 1750 arasında hakim olan sanat akımı. Barok Roma'da doğup bütün Avrupa'ya yayıldı. Ulusal ve dinsel özelliklere bağımlı olarak çeşitli biçimler yarattı. Karakteristik özellikleri: Fazlasıyla hareket, ışık ve mekan oyunları. BAROK KALASİSİZMİ: Barok sanatın içinde, Barok'un hareketli biçimlerine karşın Antik sanattan esinlenen akım. En önemli temsilcisi Nicholas Poussin'dir. BAUHAUS: 1919'da Almanya'da mimar Walter Gropius tarafından kurulan Devlet Yapı ve Düzenleme Yüksek Okulu'nun kısa adı. Amacı, sanat dallarının kendi arasındaki ve zanaatla olan ilişkilerini yoğunlaştırmaktı. BİEDERMEİER: Almanya'da 1815 ve 1848 arasında hakim olan üslup. En önemli özelliği burjuvazinin huzurlu yaşamını simgeleyen motiflerdi. Başlıca temsilcisi, Cari Spitzvveg. BLAUE REİTER,DER: (Alm.: Mavi Atlı): 1910 yılında VVassily Kandinsky ve Franz Marc tarafından yayımlanan ve sanat kuramına ilişkin yazılar içeren Almanak. Daha sonraları bu iki ressamın çevresinde kümelenen ve Kübizmle Orfizm'in etkisiyle akademik resme ve izlenimciliğe karşı çıkan, soyutlamacı bir resim diliyle "sanattaki zekayı" ortaya çıkartmayı hedefleyen akım. BRÜCKE (Alm.: Köprü) Dışavurumcu sanatçı topluluğu (1905-1913). Grubun en önemli özelliği renk yoğun, alansal, belirgin konturlu ve ahşap baskıyı andırırcasına kaba-saba bir resim tarzı oluşudur. BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK (Magical Realism): Yeni Nesnelci akımın bir biçimi. CAMERA OBSCURA: 17. yüzyıldan itibaren perspektif yapılandırılmasında, portre ve oran çalışmalarında yardımcı olarak kullanılan delikli kamera. CARAVAGGİO'CULAR: Caravaggio'nun ardından onun açık-koyu renklendirme tarzını, tiz ışıklandırma ve klasik konuları gerçekçi biçimde betimleme eğilimlerini devralan sanatçı grubu. CHİAROSCURO RESİM: (it.: chiaro-scuro "açık-koyu") 16. yüzyıldan itibaren çok renklilik yerine aşırı açık-koyu tonlamayla çalışmayı yeğleyen üslup. CLOİSSONİZM: Renkli alanları, kurşunla çevrelenmiş vitray pencereleri hatırlatır biçimde kalın konturlarla çevirmek. 19. yüzyılın sonunda Emile Bernard ve Paul Gauguin tarafından geliştirildi. COLUR-FİELD PAİNTİNG (İng.: Renkli Alan Resmi) Özellikle 1960'larda revaçta olan Soyut Dışavurumculuk akımının içindeki bir tarz. Renk yegane ifade aracı olarak her yeri kapatacak biçimde tuvale sürülürdü. En önemli temsilcileri Newman ve Rothko'dur. DADAİZM: Birinci Dünya Savaşı sırasında gelişen ve geleneksel sanat değerlerine karşı bilinçli "saçmalıklarla" ve yeni bir "anti-sanat" anlayışıyla, fotomontaj veya sesli şiir gibi araçlarla mücadele etmeyi seçen akım. DE STİJL: 1917'de Mondrian ve van Doesburg tarafından kurulan Hollandalı sanatçı grubu. Geometri alanları kullanarak soyut resimler yapmışlardır. Konstrüktivizmin akrabası sayılır. DEKALKOMANİ: Sürrealist sanatçı M.Ernst tarafından geliştirilen bir yöntem; yaş boyanın kağıt veya car gibi bir yüzeyden yavaşça sürtülere ikinci bir kağıta aktarılması. DIŞAVURUMCULUK (Expresyonizm - Lal expressio "ifade"): 20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan ve vurguyu öznel deneyime veren akım. Özellikleri: Gerçekçiliğe önem vermez, güçlü ifadeye ve etkiye yoğunlaşır, boyayı yüzeysel kullanır üç boyutlu perspektifi bilinçli olara ihmal eder. DİVİZYONİZM (Bölmecilik): Geç izlenimcilerin renkleri ve ışığı derecelendirme yöntemi. Tuvaldeki renkli noktacıklar gözümüzde birleşerek bir biçim oluşturur. DOĞALCILIK (Natüralizm): 19. yüzyılır ikinci yarısında ortaya çıkan akım. Bir nesnenin dış görünüşünün olabildiğince gerçekçi bir üslupla betimlenmesini öngörüyordu. Genel bir stili anlatan terim olarak da kullanılır. DRİPPİNG (ing.: Damlatma): Boyanın spontane olarak yerdeki tuvale damlatılması yoluyla elde edilen resim veya bu yönteme verilen ad. Action Painting'in bir çeşidi. Özellikle Jackson Pollock tarafından uygulandı. ECRİTURE AUTOMOTİQUE (Fr.: otomatik yazı) Freud'un psikanalizine dayanır. Desenlerin veya yazılı metinlerin bir trans halinde, kendinden geçilerek kağıda dökülmesi. Aklın ve sanat kurallarının devre dışı bırakılmasıyla bilinçaltı açığa çıkacaktı. Özellikle Gerçeküstücüler denemiştir. ELEŞTİREL GERÇEKÇİLİK (Critical Realism): 1960'larda Almanya'da ortaya çıkan akım. Çağdaş konuları gerçekçi bir üslupla betimledi, kısmen alaylı ve mizahi bir üslup kullandı. Toplumsal koşulları eleştirmek amacını güttü. ENSTALASYON: Çağdaş sanatta büyükçe bir sanatsal aranjmana (düzenleme) verilen ad-, tek bir obje veya tüm bir mekana yayılmış değişik objeler için kullanılabilir. ENSTANTANE İMAJLAR: F. Stella'nın trafik levhası benzeri, belli bir düşünsel çaba gerektirmeden doğrudan oluşturulmuş işlerine verdiği isim. ENTERİYÖR RESSAMLIĞI (Fr.: interieur, "iç"): iç mekanın veya iç mekandaki bir sahnenin resmedilmesi. Zirveye Hollanda Barokunda ulaştı. ENVİRONMENT (İng.: çevre) 20. yüzyılın ikinci yarısında mekanların kendisini sanat eseri gibi düzenleme ve içine girilebilir eserler yaratma akımı. FANTASTİK GERÇEKÇİLİK: 1960'larda doğmuş, Maniyerizm'den esintiler taşıyan, yüzeysel-estetik ve düşsel bir üslubu olan bir akım. FİGÜRATİF RESİM: Anlatımcı (bilinen görüntü ve nesneleri) resim. FONTAİNEBLEAU OKULU: 1530'lardan itibaren Paris yakınlarındaki Fontainebleau Şatosu'nun dekorasyonuyla görevlendirilen italyan sanatçı grubu. Maniyerizm'in bir kolu sayılan süslemeci, zarif bir üslup geliştirdiler. FOTOGERÇEKÇİLİK: 1960'larda soyut resme karşı olan sanatçılar alışılagelmişin dışında net ve detaylı resimler yapmaya başladılar. Bunu yaparken, bir slayt makinesi yardımıyla duvara veya perdeye yansıttıkları gerçek fotoğraflardan faydalanıyorlardı. FOTOMONTAJ: Fotoğrafları ve basılı malzemeyi bir kolaj yaratacak biçimde birleştirmek. 1920'lerde Dadaistler tarafından sanata dahil edildi. FOVİZM (Fr.: fauves, "vahşi hayvanlar") 1905 civarı Henri Matisse çevresinde toplanan sanatçı grubu, izlenimcilerin renkleri bölme eğilimine karşı resimlerini gerçekçiliğe prim vermeden aralıksız, saf renkli alanlar üzerine kurmuşlardı. FRESK (it.: fresco "taze"; duvar resmi): Boyanın ıslak kireç sıva üzerine tatbik edildiği ve kururken sıvayla tamamen bütünleştiği duvar resmi. FROTAJ (Fr."sürtme"): Ağaç, taş veya kumaş gibi dokulu malzemeye sürülen boyanın sürtülerek, dokunun bir kağıt üzerinde görünür hale getirilmesi tekniği. 1925 yılında M.Ernst geliştirmiştir. FÜTÜRİZM (Gelecekçilik): Yazar T. Marinetti'den esinlenen italyan sanat akımı. 1909'da yayımlanan Fütürist Manifesto ile başladı. Grupakademizme karşıydı, sanatanlayışları modern teknolojiden kaynaklanıyordu ve hıza tapıyorlardı. GEÇ-İZLENİMCİLİK (Post-Impressionism): izlenimcilerin renklerin parçalara ayrılması yönteminin takipçileri olan ve esas olarak renk değerlerine önem veren tüm sanat akımları, izlenimciler ile Dışavurumcular arasındaki geçiş dönemidir. GEOMETRİK SOYUTLAMA : Resmin kompozisyonunun net geometrik formlara indirgenmesi. Resmin alanına renkle ritim kazandırılmaktadır. Konstrüktivizm'den doğmuştur; 1950'lerde ve 60'larda altın çağını yaşadı. GERÇEKÇİLİK (Realizm): En geniş anlamda gerçeğe bağlı resim. Aynı zamanda 20. yüzyılın ikici yarısında hakim olan bir akımın ismidir. GERÇEKÜSTÜCÜLÜK (Sürrealizm): 1924 yılında Andre Breton tarafından kaleme alınan bir manifestoyla sanat ve edebiyat sahnesine çıktı. Çağrışımsal düşünceler, psikanalizin bilinçaltıyla ilgili bulguları ve rüyaların analizi yoluyla akıldışını, denetlenemeyeni tuvale yansıtmaya çalıştı. GLAZE: Boyanın i nce-v* saydam bir şekilde, kurumuş boya tabakatarına veya zemine yeniden sürülerek boyanın daha iyi karışımını ve ince gölge geçişlerini sağlayan teknik; amaç, alttaki boyanın kapatılması değildir. GOTİK: Avrupa'da Ortaçağ sanatında birbirini izleyen ve temel özellikleri aynı olan tüm Avrupa sanat üslupların ortak adı. 12. yüzyıl mimarisiyle başlayan Gotik'e neredeyse tümüyle dinsellik damgasını vurur. İtalya'da Giotto, oluşturduğu yeni standartlarla Gotik ile Erken Rönesans devirlerini birbirine bağlamıştır. GRAFİK BASKI: Ahşap baskı, gravür, aside yatırma, litografi vb. çoğaltma ve baskı yöntemlerinin hepsine verilen ortak isim. GRATTAGE : Frotaj tekniğinden geliştirilmiş bir yöntem. Kalın bir boya tabakasıyla hazırlanan zeminin, boya tabakasında değişiklik yaratacak şekilde sıyrılması veya kazınmasıyla ışık ve gölge efekti elde edilmesi. GRAVÜR: Çizimlerin ve baskı tekniğiyle çoğaltılan eserlerin ortak adı (örn. bakır gravür, ahşap baskı, aside yatırma vb.) GUAŞ: Su bazlı olan, ama suluboyaya kıyasla kapatıcı özelliği bulunan boyalar ve bunlarla yapılan resim. Özellikle tutkalla karıştırıldığında pastelimsi bir etki ve kırılgan bir yüzey oluşturur. HAPPENİNG (Oluşumlar): Özellikle 1960'larda popülerleşen sanat tarzı. Günlük hayattan alınma, gerçekçi bir eylem seyirciyi içine katacak biçimde sahnelenir.Doğaçlamadır, kışkırtıcıdır, sonucu önceden kestirilemez ve bir daha tekrarlanamaz. HARD EDGE (ing.: Sert Kenar) 1960'ların ve 70'lerin soyut sanat akımı. Özelliği birbirine sert biçimde, köşeli olarak yanaştırılan renkli geometrik alanlardı. Colur-Field Painting tarzının başka bir şeklidir. HAVA PERSPEKTİFİ: Soğuk ve sıcak renklerin farklı derinlik etkisinden faydalanılarak yaratılan perspektif metodu; arka planda mavi, ön planda kırmızı ve sarı renklere ağırlık verilir. HİPERREALİZM: Fotogerçekçilik'e benzeyen ve onunla aynı hedefleri paylaşan akım. Gerçekliğin yanılsamasını ve yanılsamanın gerçekliğini ilke haline getirmişti. İBADET RESMİ (Devotional Picture): Meditasyona veya bireysel ibadete hizmet eden resimler. 14. yüzyıldan beri gözde temaları "isa'nın ve Meryem'in Çilesi", "Son Akşam Yemeği" ya da "isa'nın Yasını Tutanlar"dır. İDEALİZM: Bir düşünce ve sanat akımı. Gerçeklik olduğu gibi değil, bir ideale uygun olarak betimlenir. Resim sanatında idealist eğilimler 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıktı (Örn. Arnold Böcklin). "Sosyalist Gerçekçilik" de bir tür idealizm'dir. İKON: Aslen Rum-Ortodoks Kilisesi'nin aziz resimlerine verilen ad. Sıkı bir geleneğin içinde kalınarak, yüzlerce yıl hep aynı tarzda betimlenmişlerdir. Soyut olarak "belli bir tip", "klasik örnek" anlamında kullanılır. İKONOGRAFİ: Resimsel işaretlerin biçim ve içerik olarak anlamı. Ayrıca, akademik anlamda resimlerin içerikleriyle ilgilenen ve onları sınıflandırmaya çalışan bilim dalı. İLKELCİLİK (Prımitivizm): 20. yüzyıl sanatının Afrika ve Okyanusya sanatlarını ya da çocuk resimlerini örnek alma eğilimi. Bunların akademizmden uzak, doğal ve daha "sahici" olduğu düşünülüyordu. İLLÜZYONİZM (Yanılsamacılık): Perspektifiyle ve kullandığı araçlarla optik olarak üç boyutluluk ve mekansallık duygusu yaratan resim akımı. IMPASTO: Boyanın spatula veya kalın fırçayla uygulanması yoluyla,boyanın kendisinde üç boyutlu efekt yaratılması. INFORMEL : 20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran soyut resim akımı. İZLENİMCİLİK (Empresyonizm; Fr.: impression, 'izlenim'): 1870'lerde Fransa'da ortaya çıkan ve nesneyi o anki ışık koşullarında resmetmeye çalışan sanat akımı. Belirgin özelliği, birbirinden ayrılmış, canlı renklendirme; raslantısal detaylar seçmiş izlenimini uyandırır, manzara ve büyük kent hayatından sahneler betimlerdi. JANR RESSAMLIĞI (Fr.: genre "tarz"): Günlük hayattan kesitler betimleyeı resim türü. Akademik hiyerarşide aşağılandı, ancak çok etkili Gerçekçi örnekleriyle ön plana çıkmıştır. Köylü, şehirli ve saraylı janrlar şeklinde üçe ayrılır. 17. yüzyılda Hollanda'da çok popülerdi JESTÜEL RESİM (Gestural Painting): Modernist resimde, bir eserin, öntasarım olmaksızın, çağrışımlarıı oluşturduğu düşüncelerin, fırça darebeleriyle tuvale aktarılarak yaratılması süreci. JUGENDSTİL (Alm."Genç Stil"): 1900'lardaki bir sanat akımına verilen ad (Fransa'da Art Nouveau Avusturya'da Sezessionsstil). Çizgisel, süslemeci, dekoratifve biçimsel bir dil benimsemiştir. KAÇIŞ ÇİZGİLERİ: Merkezi perspektife göre kurgulanan bir resimde kaçış noktasına doğru ilerleyen hayali çizgiler. Bkz. Perspektif. KAÇIŞ NOKTASI: Perspektif kuramınc paralel çizgilerin sonsuzlukta birleştikleri varsayılan nokta. Örneğin paralel tren rayları gözümüze uzaklarda bir noktada birleşiyor görünürler. KİNETİK SANAT : Hareket efektlerinin yer verildiği nesne ve resimleri içeren sanat çalışmaları (örneği. Moholy-Nagy'nin eserleri). KLASİK MODERNİZM: Sanat tarihinde Cezanne'la başlayan soyut res;— akımlarına verilen ad. Sonrada" klasikleşen modern resmi kastecs KOMPOZİSYON (Lat.: compositio. 'birleşim'): Resimde, belli düze-ilkeleri uyarınca gerçekleştirme KONSEPT SANATI : Sanat eserinin,çoğunlukla hiç gerçekleşmeden salt düşünce planda tasarımını sanat eserinin yerine koyan akım.1970'lerde uluslararası çapta yaygınlaştı. KONSTRÜKTİVİZM : Soyut sanatın içinde 20.yy başlarında beliren bir akım.Her türlü figüratif yapıdan uzak,geometrik ve soyut biçimlerle uyumlu yapılar yaratmaya çalıştı. KONTRAPOST (Lat./lt: karşılıklı konumlandırılan)- Tam vücut heykellerinin destek bacak-serbest bacak kompozisyonu içinde tasarlanmasına verilen isim. Antik Yunan sanatında geliştirildi ve Rönesans'ta yeniden keşfedildi (bkz Botticelli, Venüs'ün Doğuşu, S.13 ya da Michelangelo, Davud, S.16) KONTRAST: Resim sanatında farklılıklar; "açık ve koyu kontrast", "renk kontrastı", "sıcak ve soğuk renk kontrast", "tamamlayıcı renk kontrası" ve " "simültane kontrastlarla yaratılır. KONTUR : Bir şeklin çizgi halinde betimlenmiş veya zıt renkle vurgulanmış dış hatları. KÜBİZM (Lat. cubus "küp"): Pablo Picasso ve Georges Braque tarafından (yaklaşık olarak 1907'de) geliştirilen akım. Nesneler optik izlenime göre betimlenmez. Nesnel her şey geometrik biçimlerine ayrıştırılır. "Analitik Kübizm" (1911'e kadar) ve "Sentetik Kübizm" (1912'den 1920'lerin ortalarına kadar) ayrımı olmuştur. KÜBO-FÜTÜRİZM: 20. yüzyılın başlarında Rusya'da hakim olan sanat akımına verilen isim. Kübist ve Fütürist unsurlar iç içe geçmişti. L'ART POUR L'ART (sanat için sanat): Ahlaki, politik, felsefi veya sosyal iddiası olmayan ve sadece kendi estetiği için yapılan sanat. LEVHA RESSAMLIĞI: Duvar ressamlığından farklı olarak taşınabilir araçlara yapılan resmi kasteder. 15. yüzyıla kadar sanatçılar genellikle ahşap levhalara resim yaptığından adı böyle kalmıştır. Giderek kasnağa gerilmiş bez (tuval) kullanımı yaygınlaşacaktı. MANİYERİZM: 16. yüzyıldaki Geç Rönesans devrine damgasını vuran resim akımı. Figürler ve mekan, aşırı vurgulanmış olduğundan uzun betimlenmiştir. Genel sanat terminolojisinde Maniyerizm aşırıya kaçan, nesnelerini deforme eden, abartan veya fazla sanatsal gösteren üsluplar için de kullanılır. MANZARA RESSAMLIĞI: Saf manzara resmi, Resimde manzara uzun süre arka plan öğesi olarak kullanıldıktan sonra 16. yüzyılın sonlarında kendi başına bir tür haline geldi. 17. yüzyılda "ideal manzara" resimleri gelişti (örn. Lorrain'in idealize ettiği manzaraları). Manzara ressamlığının zirvesini Hollanda Baroku oluşturur. 19. yy.'da açık hava ressamlığıyla birlikte devrim geçirdi. MERZ: Kurt Schwitters'in değişik malzemelerden yaptığı resimler için seçtiği özel isim. METAFOR: Resmedilen soyut kavram. MİNİMAL SANAT: Çağdaş sanatta bir akım. 1970'lerden bu yana sanat eserlerinde asgariye indirilmiş biçim ve renk repertuvarı kullanır. En önemli ilkesi, eserin geometrik biçiminin kendini düzenli olarak her yerde tekrarlamasıdır. Yanılsama, metafor ve simgeden uzak durur. MİTOLOJİ: Tanrı ve kahramanlık öyküleri. Antik Çağ'dan bu yana sanatçıların resmetmeyi sevdikleri konulardan oluşur. Rönesans'ta yeniden keşfedilen mitoloji, Batı sanatının en önemli konu kaynaklarından biridir. MONOKROM (tek renk): Monokrom resimler tek bir renk tonunda veya bir rengin değişik tonlarında yapılır (Örn. Yves Klein'in eserleri) MORAL PİCTURES (ing.: Ahlaki Resimler): W. Hogarth'ın geliştirdiği resim tarzı. 18. yüzyıl ingilteresi'nde toplumda gözlemlediği ahlaki çöküşü alaylı ve keskin bir dille eleştiriyordu. NABİS (İbr.: nabi, "peygamber"): Paul Gauguin'in izinden giden Fransız sanatçı topluluğu. 1890'ların sonunda simgesel konulara ve süslemeci bir üsluba önem vermişlerdi. NAİF RESİM: Akademik eğitimden geçmemiş alaylı ressamlarca yaratılan ve öznel hayal gücüyle gerçekliğin birleşiminden oluşan, çoğu kez çocukça ve saf bir izlenim veren üslup. NASTONEL SOSTALİST SANAT: Hitler'in Üçüncü Reich'ının kabul ettiği yegane sanat. Güçlü insan bedenleri, soylu kahramanlar, idealize edilmiş köy yaşantısı ve abartılı mutlu aile betimlemeleri ile doluydu. Amaç, faşist dünya görüşünün ideolojik propagandasını yapmaktı. Üslup olarak gayet akademik, kuralcı, düzgün ve muhafazakar-klasiktir. Bunun dışındaki tüm akımlar ve eğilimler "yoz sanat" başlığı altında tahrip edilmiş ve sanatçılar takibata uğratılmıştı. NATÜRMORT: Meyve, çiçek, gündelik hayattan nesneler veya ölü hayvanlar kullanan ve bunlara sıklıkla simgesel anlam yüklemiş resim türü. Akademik resim hiyerarşisinde "aşağı kategori" olarak nitelenen natürmort, 17. yüzyılda Hollanda'da çok popülerdi. NAZARENLER: Ortaçağ'ın "kardeşlik" örgütlenmelerinden esinlenerek, 1809/10 yıllarında önce Viyana'da, daha sonra Roma'da bir grup oluşturan Romantikler Alman sanatçılar. Raffaello'yu ve Dürer devri Alman resmini kendilerine örnek aldılar. NEO-KLASİSİZM: 1750 ila 1840 arasında, Antik Çağ'a ve özellikle Yunan sanatına öykünen akım. Net renkler ve konturlar en önemli özelliğidir. NEO-KONSTRÜKTİVİZM : 1950-1970 yılları arasında, Doğu Avrupa'daki Konstrûktivizm akımından esinlenen ve Bauhaus'un geometrik biçimlerini kullanan hareket. NOKTACILIK (Puantilizm): Boyayı karıştırmadan minik fırça darbeleriyle noktacıklar halinde tuvale (ya da başka bir malzemeye) süren üslup, insan gözünün bu noktacıkları yan yana getirerek renkli bir alan halinde algılama özelliğine güveniyordu. NÜ: Çıplak insan vücudu tasviri. OBJET TROUVE: (Fra."bulunmuş nesne") Orijinal konumundan alınarak, kolaj veya asamblajlarda kullanılan nesneler; Dadaizm, Sürrealizm, Yeni-Dadaizm'de kullanılan stilist düzenlemeler. OEUVRE: Bir sanatçının tüm eserleri. OP-ART (Optical Art, "Optik Sanaf'ın kısaltması): Çağdaş bir sanat akımı. Altın çağını 1960'larda yaşadı. Renk ve hareketin dinamik etkisiyle ilgilidir. İnsan gözünün tembellikten ötürü, belli biçimlerin içine yerleştirilmiş renklerin üç boyutlu ve hareketli algılanma özelliğinden faydalanır. ORAN: Bir resmin içindeki değişik unsurlarının birbiriyle ilişkisi ve resmin içindeki ağırlığını belirler. ORFİZM: R. ve S. Delauney'nin 20. yüzyıl başlarında, renkleri prizmada kırarak kullanma üslubu. OTOMATİZM (Özdevinim): Spontane resim ve çizim tekniği. Akılcı, ahlaki veya estetik kaygılara kapılmaksızın yapılan sanatsal ifade; Gerçeküstücü ve Soyut Dışavurumcu ressamlar başvurmuştur. ÖN-RAFFAELLOCULAR: 1848'de Rosetti etrafında kümelenen ingiliz sanatçı topluluğu. Zamanın akademik sanat anlayışlarına karşı Raffaello öncesi italyan sanatını ve onun simgelerle yüklü üslubunu örnek almıştı. PALET: Üzerinde boyaların karıştırıldığı oval veya böbrek biçimli levha. Soyut anlamda bir ressamın eserlerinde kullanmayı sevdiği renkleri tarif etmek için de kullanılır. Renk skalası. PERFORMANCE (ing.: Gösteri): Eyleme- dayalı sanatın çağdaş bir şekli. 1970'lerin ortalarında ortaya çıktı. Her performansın önceden belirlenmiş bir koreografisi vardır. "Hapening"in tersine doğaçlama değildir ve seyirciyi ille içine çekmeye çalışmaz. PERSPEKTİF (Lat.: perspicere "bakışlarıyla delip geçmek"): Bir nesnenin, insanın veya mekanın resim sanatı araçlarıyla bir yüzeye, derinlik duygusu uyandırılacak şekilde resmedilmesi. Perspektif Rönesans'ta bilimsel temellerine kavuşturuldu ve resim sanatına uygulanmaya başlandı. Merkezi perspektifte resmin derinliklerine doğru akan kaçış çizgileri, hayali bir kaçış noktasında birleşir {Çizgisel perspektif veya Kaçış noktası perspektifi). Nesneler ve insanlar, bu hayali kaçış çizgilerinin birleştirilmesiyle oluşan ızgaranın içinde uzaklıklarına oranla büyük veya daha küçük betimlenir. Resimde derinlik duygusu yaratmanın başka yolları "renk" ve "hava perspektifedir. Buna göre resmi yapılan nesnelerin rengi uzaklaştıkça soluklaşır ve maviye çalmaya başlar. PİETA: Matem içindeki Meryem'i kucağında ölü isa ile birlikte gösteren tasvir. PİTTURA METAFİSİCA : 1911-1915 yılları arasında italya'da ortaya çıkan bir akım. Kuramsal temelleri G. de Chirico tarafında atılmıştır. Boş meydanlar, yüzü olmayan insanlar ve rüyayı andıran bir mekansal çevreyle "gerçeğin ardına bakmaya" çalışmıştı. PLASTİK (Sanatlar): Batı dillerinde heykel ve genel anlamda her türlü üç boyutlu sanat eserine verilen ad. POLİKROM: Çok renkli. PONT AVEN OKULU: Paul Gauguin tarafından 1880'lerde kurulan ve resmin etkisini renklerde ve biçimlerde sadelikle artırmaya çalışan sanatçı grubu. POP ART: 1960'larda Amerika'da doğan sanat akımı. Zaten varolan hazır malzemeyi ve nesneleri (örn. gazete sayfaları, reklam broşürleri, markalı ürünler) kullanarak tüketim dünyasına göndermede bulunan yeni imajlar üretiyordu. PORTRE: insanın resmedilmesi; otoportre, tekli, ikili ve grup portre tipleri vardır. POSTMODERNİZM: 1980'lerden bu _;ana tüm sanat dallarında geçerli ilan ve güzel sanatlara mimarlıktan giren bir anlayış. Modernizmin ilerlemiş hali olarak da tanımlanır. Ancak klasik Modernizm'in tersine tüm ideolojileri ve gelenekleri inkar 2der. Sık sık eski eserlerden alıntı yapar ve sanatçının bireysel bir ifade tarzı olmasına özen gösterir. READY-MADE (ing.: Kullanıma hazır): Vlarcel Duchamps tarafından 1913'te geliştirilen edilen bir yöntem. Kullanıma hazır, sanayi üretimi ürünü malzemeleri (örneğin bir kurutma makinesini) hiç değiştirmeden veya çok az değiştirerek "sanat eseri" diye takdim ediyordu. REJANS (Fr.: Regence): 1715-1722 arasında Fransa'da ortaya çıkan akım. Rokoko'nun öncülüdür. Zarif, dekoratif formları yeğlerdi. En önemli temsilcisi A. VVatteau. RENK PERSPEKTİFİ: Sıcak ve soğuk renklerin değişik mekansal etkilerinden faydalanarak resimde üç boyutluluk ve derinlik sağlamaya çalışan yöntem. Mavi arka planda derinlik, sarı ve kırmızı ise ön planda yakınlık duygulan uyandırır. ROKOKO (Fr.: rocaille, 'midye | şeklinde süs'): 1730-1770/80 arasında Avrupa'da geçerli olan sanat akımı. Hafif, oynak ve küçük .formları seven dekoratif bir üsluptur. Renk paletini açarak sanata pastel renklerin hakimiyetini getirmiştir. ROMANTİZM: 19. yüzyılın başlarında duyguyu her şeyin tek kriteri haline getiren sanat anlayışı ve resim üslubu. Atmosferi yoğun manzara resimleri üretmiş, Ortaçağ'ın efsanelerini ve temalarını yeğlemiştir. RÖNESANS (Fr. Renaissance, 'Yeniden Doğuş'): 1420'lerde İtalya'da başlayan ve sanat tarihine damgasını vuran en önemli dönemlerden biridir. Klasik Antik Çağ'in felsefesine dayanır. SALON RESSAMLIĞI: 19. yüzyılın sonlarında akademik kurallara bağlı kalan ve özellikle burjuva kesimlerin hoşuna gitmeyi amaçlayan bir üslup için söylenmiş aşağılayıcı bir deyim. SERİGRAFİ: 1960'larda özellikle Pop Art ve Op Art sanatçıların rağbet ettikleri bir baskı tekniği. SEZESSİON,SECESSİON : Bağlı bulundukları topluluktan ayrılarak yeni bir grup oluşturan sanatçıların benimsediği ad; ilk Secession 1892'de Münih'te kuruldu, onu birkaç yıl sonra Viyana ve Berlin'de diğer Secession'lar izledi. SFUMATO: Leonardo da Vinci'nin geliştirdiği resim tarzında, boyalar geçişken ve bulanık sürülür. Resim bir sis perdesinin ardından görünüyormuş izlenimi uyandırır. SUPREMATİZM: 20. yüzyılın ilk 20 yılında, K.Malevich tarafından geliştirilen soyut stil akımı; duyguların sadece temel geometrik ve soyut formlar yoluyla harekete geçirileceğini öngörür. SİMGECİLİK (Sembolizm): 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan sanat akımında Gerçekçiliğin tersine maddi olmayan, gözle görülmeyen fantastik ve düşsel, duygusal öğeler ön plandaydı. SİMÜLTANE KONTRAST: Gözün bir temel rengin hemen zıttını da üretme özelliğinden yola çıkmak. Örneğin kırmızı bir alana baktıktan sonra gözümüzü kapatınca otomatikman zıt rengi olan yeşili görürüz vs. SİMÜLTANE PERSPEKTİF: ilk kez Kübistler tarafından kullanıldı. Nesnelerin değişik yönlerden görünüşleri aynı resim karesinde betimlenir. SOSYALİST GERÇEKÇİLİK : 1932'den itibaren Doğu Bloğu ülkelerinde, özellikle SSCB ve Doğu Almanya'da revaçta olan sanat anlayışı. Gerçekçi bir üslupla kitleleri etkilemeyi, işçi ve köylü dünyasından motiflerle sosyalist toplumun ideallerini yüceltmeyi amaçlamıştır. SOYUT DIŞAVURUMCULUK (Abstrakt Expresyonizm): 20. yüzyılın 40, 50 ve 60'lı yıllarında, anlam ve ifadenin taşıyıcısı olarak sadece rengi, biçimi ve boyama tarzını gören ve somut olmayan değişik resim akımlarının ortak ismi. SOYUTLAMA : Her türlü doğal ve betimlemeci üsluptan, nesneyi tamamen ortadan kaldırmaya varıncaya değin vazgeçmek. SULUBOYA (Akvarel): Kapatıcı özelliği olmayan ve bu nedenle çok saydam ve pastel görüntü veren su bazlı boyalar ve bunlarla yapılan resim. TAMAMLAYICI KONTRAST: Tamamlayıcı renklerin birbirlerine karşı kullanılması. Böylece renkler, karşılıklı etkilerini artırır. TAMAMLAYICI RENKLER: Renk çemberinde veya üçgeninde birbirinin karşısında yer alan renkler; kırmızı-yeşil, mavi-turuncu, sarı-mor. TARİHSEL RESİM: Tarihi olayları veya mitoloji ve incil kökenli, dinsel veya edebi konuları işleyen, gerçekçi ya da idealize edilmiş resimler. 19. yüzyılın sonuna kadar resim sanatında en makbul ve değerli türdü; bunu portre ve ardından daha "aşağı türler" olarak manzara, janr ve natürmort izlerdi. TARİHSELCİLİK: Eski üsluplara geri dönerek onlardan yeni bir stil yaratma çabası. Örn. Neo-klasisizm. TAŞİZM (Fr.: tache, 'leke): Soyut Dışavurumculuğun Fransa'da 1940 ve 50'lerde ortaya çıkan bir kolu. Sanatçı boyayı önceden planlamadan içinden geldiği gibi tuvale sürüyor veya damlatıyordu. TATBİKİ SANATLAR (ing.: Craft): Serbest güzel sanatlardan farklı olarak, uygulamalı sanat dallarını ifade eder. Örneğin, tekstil, cam, seramik, emaye ve mobilyacılık tatbiki (uygulamalı) güzel sanat dallarıdır. TEMPERA (it.-, temperare, 'karıştırmak'): Yağlıboyadan önce Ortaçağ ve Rönesans resminde en çok kullanılan boya türüdür. Suyla çözünen maddelerle karıştırılır, ancak duvara veya tahtaya uygulandıktan sonra suyla çıkmazdı. TRANS-AVANGART : 1980'lerin başında italya'da ortaya çıkan akım, Postmodemizm'in başlangıcı sayılır. Sanatçıları aşırı bireycidir, duygularını ve düşüncelerini anında (spontane) dile getirirler ve sık sık eski eserlerden alıntılar yaparlar. TRİNİTE (Kutsal Üçleme-Teslis): Hıristiyan inancında isa, Tanrı ve Kutsal Ruh'tan oluşan üçlü. TRİPTİKON (Üçlü Resim): Üç kanattan oluşan resim, genellikle Altar resmi. TROMPE-L'OEİL RESSAMLIĞI (Fr.: Göz yanılsaması): Nesneleri ya da mekanı, izleyicisine gerçekmiş gibi görünecek biçimde betimleyen tarz. Örnek; A. Pozzo'nun Cizvitlerin Misyonerliğine Alegori adlı tavan resminde uyguladığı teknik (S. 33). TUNA OKULU: 16. yüzyılın başlarında Tuna boyundaki Almanca konuşulan ülkelerde ortaya çıkan bir ekol. Manzarayı arka plan veya süsleme unsuru olarak değil, kendi başına bir değer olarak betimlemeye başlayan ilk sanatçılardır. ÜSLUP: Belli bir sanatçının veya sanatçı grubunun fırçayı kullanma, motif seçimi, betimleme, çizgi vb. alanlardaki öznel tarzı. VANİTAS (Lat.: Boşluk, Kibir): Geçiciliği simgeleyen motifler; örneğin, kurukafa, kum saati veya yanmış mum. VEDUTA (it.görünüm); Gerçeğe dayanılarak yapılan ayrıntılı kent veya manzara resimleri. VERİZM (Lat.: veritas, 'hakikat): Verizm, gerçeğe uygun resim tarzı için kullanılan genel bir kavramdır. Aynı zamanda 1920'lerdeki Yeni Nesnelci akımın içinde, toplumsal eleştirel içerikli resimler yapanların üslubunu tanımlamak için kullanıl*mıştır (Otto Dix, Georg Grosz). YAĞLIBOYA RESİM : Boya taneciklerinin (tozlarının) yağla karıştırılarak sürülecek hale getirilme yöntemi ve bu boyalarla yapılan resimler. Yağlıboya yumuşaktır, kolay sürülür, kuruması uzun sürer ve birbiriyle karıştırılabilir. 15. yüzyılda keşfedildikten sonra resim sanatının en önemli aracı olmuştur. YENİ DADACILIK (Neo-Dadaizm): 1960'larda, bir şeyi resmetmek yerine, gündelik gerçek nesneleri veya çöpleri bir araya getirerek yeni resimler oluşturdular. YENİ DIŞAVURUMCULUK (Neo-Expresyonizm): 1980'lerde Almanya'da Dışavurumculuğun çeşitli özellikleriyle örtüşen bir üsluba sahip ressamların akımı. YENİ GERÇEKÇİLİK (Fr.: Nouveau Realisme): 1960'dan itibaren sanatı, içine tüketim maddeleri katarak, özellikle enstalasyon ve çevresel sanat yoluyla zenginleştirmeye ve gündelik hayatın içine sokmaya çalışan akım. YENİ İZLENİMCİLİK (Post- veya Neo-Empresyonizm): İzlenimciliğin renkleri parçalama pratiğinden yola çıkarak dikkati rengin kendi değerine çeken tüm eğilimlere verilen isim. İzlenimcilik ile Dışavurumculuk arasındaki bağlantı halkasıdır. YENİ NESNELCİLİK (Alm.:Neue Sachlichkeıt, ing.:New Objectivity): 1920'lerin başında Almanya'da ortaya çıkan gerçekçi üslup. Dışavurumculuğun duygusallığına karşı gözle görülebileni, nesnel olanı koyar. Gerçek motifleri net, açık bir biçimde betimler. YENİ VAHŞİLER (Alm.:Neue Wilde): 1980'lerde Dışavurumcu, jestik bir üslubu yeğleyen Alman ressamlar. Geleneksel sanat kurallarını pek önemsememişlerdi. Yeni Dışavurumcuların içindeki bir gruptur. YEREL RENK (ing.: Local colour): Bir nesnenin, üzerine düşen özel bir ışığın yarattığı farklı renkten bağımsız olan gerçek rengi. Kaynak : Rönesanstan Günümüze Resim Sanatının Öyküsü Türkçe basım,Copyright 2005 , Literatür Yayıncılık __________________







Bugün 16 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol